Stratejileriniz Gelecekten Gelen Rakibiniz Karşısında Yeterli Olacak Mı?
İş ve Yönetim | 19.12.2020
Yeni dünyada strateji üretmek
İş dünyasında satranç tahtası ve satranç taşlarının görsel olarak kullanıldığı kaç içerik görmüş olabiliriz? Sanırım çok fazla. Satranç, stratejinin simgesi haline gelmiştir desek, yanılmış olmayız. Çünkü, bu oyun, sadece bir masa oyunu olma varsayımından çok daha fazlasını ifade ediyor. Oyuncular satranç tahtası üzerinde sonsuz hesaplamalar tasarlarlar ve bu hali ile satranç, saatlerce süren zihinsel ve fiziksel bir savaştır aslında. Bir satranç oyununda, çok fazla sayıda olasılık vardır. Oyuncular bir sonraki en iyi hareketi yapmak için tüm olası kombinasyonları hesaplamak zorundadırlar. Ancak herhangi bir insanın olası tüm hareketleri öngörebilmesi imkansızdır. Bu açıdan bakınca, satranç tahtası ve bugünün dünyası arasında da inanılmaz bir benzerlik vardır.
Birçok kişi, satranç dünyasına onlarca yıl hakim olan satranç efsanesi Garry Kasparov’a aşinadır. Peki Magnus Carlsen? O, belki de birçok insanın hiç duymadığı birkaç dünya satranç şampiyonundan biri. Carlsen ile Kasparov’ un oyun tarzları ciddi ölçüde farklı. Satranç, taktikleri belli bir oyun di mi oysa? Yani, satranç hamlelerini ve taktikleri anlatan onlarca kitap ve eğitim var. Kasparov’ un da kitapları ve eğitimleri var. Hayatınızın bir döneminde satranç ile biraz ilgilendiyseniz kitaplarından birine sahip olma ihtimaliniz var. Diğer taraftan strateji ile ilgiliyseniz de düşünme ve strateji üzerine bir kitabına sahip olmanız muhtemel. Kasparov bir efsaneydi. Onun kuralları, yıllarca denenmiş ve onu dünya şampiyonluğuna taşıyacak kadar başarılı olmuştu.
Bugün, Garry Kasparov 57 yaşında, 29 yaşında olan Magnus Carlsen’in babası olabilecek kadar yaşlı. Yani Magnus, farklı bir döneme ait yeni bir satranç oyuncusu türü. Garry ve Magnus ilk olarak 2004’te Magnus sadece 12 yaşındayken oynadılar. Herkes oyunu Kasparov’un kazanacağını düşünüyordu ancak, beklenmedik bir şey oldu. Kasparov ve Magnus berabere kaldı.
Magnus, 2013 yılında, uzunca bir süre boyunca tek bir oyun kaybetmediği bir dönemin ardından; neredeyse kendisinin iki katı yaşındaki, beş kez dünya satranç şampiyonu unvanını göğüslemiş Viswanathan Anand’ı yendi ve böylece yeni dünya şampiyonu oldu.
Kasparov dahil birçok kişi Magnus’u satrançta yeni bir dönem olarak tanımlıyor. Anand’a göre; Magnus doğuştan gelen inanılmaz sezgilere sahip. … Fikirlerinin çoğu doğal olarak ortaya çıkıyor. Aynı zamanda hızlı ve çok esnek, tüm yapıları biliyor ve neredeyse her pozisyonda oynayabilir.”
Vladimir Kramnik’a göre ise psikolojik olarak çok dayanıklı ve bu uzun süre boyunca, yüksek standartlarda oynayabilmesine imkan tanıyor. Turnuvaların sonunda, diğerlerinin enerji seviyeleri düştüğünde bile o hala ayakta oluyor. Levon Aronian’ göre Magnus’un ana sırrı, onun soğukkanlılığı ve bir oyun sırasında hataların peşinden giden bir arayışta olmaması. Tyler Cowen,Carlsen’in oyun stili hakkında şunu söylüyor; “Carlsen, satranç hamleleri üzerinde analizler yapan bir yazılım için bile çok zor bir rakip. O yazılımın gördüğü, en yüksek ıssızlık puanına sahip, çünkü yaratıcı hareketleri ile diğer oyuncuya baskı yapıyor ve hata yapması için çok fazla alan açıyor.
Yukarıdaki metinde yer alan, bold kelimelere şöyle bir göz atarsak, günümüz dünyası için, tüm araştırma raporlarının işaret ettiği, iş dünyasının peşinde koştuğu… – peşinde koştuğu ifadesini geri alalım. Çünkü, peşinde koşabilmemiz için önce anlamamız ve yorumlamamız gerekiyor.- İş dünyasının anlamaya çalıştığı, beceriler ve gereklilikler ile ne kadar benzer di mi?
Magnus satranç dünyasında yeni bir dönem açtı. Benzer şekilde iş dünyasında da yeni bir döneme giriyoruz.
Magnus’un bu kadar büyük bir satranç oyuncusu olmasının nedenlerinden biri, geleneksel satranç kavramlarına meydan okuması. Magnus, pozisyonlar tekniğe uygunken, oyununu oynar ve kazanan kombinasyonları bulur. Ancak, pozisyonlar kaybolmuş gibi göründüğünde de onları kurtarmayı başarır. Yeni veya karmaşık pozisyonları kucaklar ve önündeki şeye uyum sağlama konusunda eşsiz bir yeteneğe sahiptir. O geleneksel satranç tahtasına karşı çıkıyor ve genç yaşına rağmen rağmen en büyük satranç oyuncularından biri olarak kabul ediliyor.
Magnus’ un fırsatları adapte etme, fırsatları belirleme ve “tahta” dışında düşünme yeteneğine sahip yaklaşımı, bugün işlerin geleceği hakkında düşünürken ihtiyaç duyduğumuz beceriler.
Bugün dünyadaki birçok organizasyon benzer kaygılar ve zorluklarla boğuşuyor. Organizasyonların çevresi sürekli bir değişim içinde. İş dünyası o kadar hızlı bir şekilde değişiyor ki, organizasyonlar değişim için gösterdikleri çabaya rağmen durağan görünüyorlar. Makas açıklığı arttıkça, kuruluşların hayatta kalmama şansı da artıyor.
Diğer yandan, ayakta kalabilen organizasyonlar için de sadece ayakta kalmak bir amaç ya da başarı ölçütü olmamalı. Aynı zamanda hızla değişen yeni bir dünyada gelişmeyi ve rekabetçi olmayı da öğrenmeliler. Bunu yapmak için öncü değişimlere ihtiyaç var. Değişimi beklemek ve değişim tarafından zorlanmak, bir kriz ile harekete geçmek bir strateji değil.
Gelecek, iş gücü açısından, liderlerin ve yöneticilerin uyum sağlaması gereken yeni tutumlar açısından, iş yapış şekilleri ve yöntemleri açısından çok fazla belirsizlik içeriyor. Tahmin edilebilen iş dünyası araçları olsa da büyük bir kısmını tahmin edemiyoruz ve edemeyeceğiz. İçerisinde gelecekle ilgili tahminler içeren raporlar da sundukları verilerle birlikte, öngöremedikleri belirsizliğe işaret ediyor ve belirsiz olan kısım sunulan verilerden çok daha fazla. Örneğin, bugün üniversiteye giden insanların, 20 yıl sonra muhtemelen 11 farklı işte çalışmış olacakları ifade ediliyor. Ancak gelecekte ortaya çıkması öngörülen işler bu argümanı destekleyecek kadar çeşitli değil henüz. Kod yazmak, bugün için elimizde olmayan ancak; gelecek için harika bir yetenek gibi görünse de bundan 20 yıl sonra kod yazma işinin yapay zeka tarafında devralınmayacağının hiç bir garantisi yok.
İş dünyası için becerilere sahip olma yeteneği, becerinin mevcut olmasından çok daha önemli. Hız, yaratıcılık, dayanıklılık, hataların peşinde kaybolmamak, esneklik, sahanın dışından bakabilmek, sezgisellik… Peki iş dünyası nasıl öğrenecek tüm bunları? Mevcut eğitimler bunları sağlamakta yetersiz. Ki bu şaşılacak bir durum değil. Yeterli olsalardı bu becerilere zaten sahip olurduk di mi? Eğitmenler ise mevcut sistemin içinden gelenler; bilmedikleri, yaşamadıkları, deneyimlemedikleri yeni düzenin becerilerini öğretmekte başarılı olabilirler mi?
Strateji ile satranç hikayesi yıllardır süregelen bir hikaye. Satrancın kuralları değişiyor, yeni şampiyonlar için artık teknik bilgiden daha fazlası gerekiyor. Tıp ki iş dünyasının kalbi olan strateji için olduğu gibi.